< <


< <
<

<< < < < < <

Bazı insanlar neden horlar?


Horlama, üst hava yollarının kısmen tıkanması sonucu çıkan sestir. Alt hava
yolları (Larinks, trakea, bronşlar) kıkırdak doku ile çevrelendiklerinden daima
açık kalır, nefes alıp verme ile kapanmaz. Halbuki üst hava yollarında (burundan
başlayıp, ağızdan larinkse kadar olan kısım) kıkırdak dokusu yoktur. Üst hava
yollarının açık kalmasını sağlayan güç, ağız ve boğazdaki kasların kasılmasıdır.


Yalnız nefes alırken oluşan negatif basınç ile bu açıklık kapanmaya
meyillidir.


Uyku sırasında hem yatış pozisyonundan hem de kasların uyanıkkenki hale göre
daha gevşek olasından dolayı üst havayolları kısmen tıkanabilir. Nefes alırken
hava kısmen tıkanmış hava yolları titreşir, horlama sırasındaki sese sebep olur.
Horlama, havanın kısmen tıkalı hava yollarından geçerken oluştuğu sestir.


Horlamak tehlikeli midir?


Horlama sırasında çevreye verilen rahatsızlığı saymazsak, horlamak tehlikeli
midir, sağlığa zararlı mıdır? Bununla ilgili yapılan araştırmalar net bir sonuca
varabilmiş değil. Yalnız basit horlamanın çok önemli olmadığını söyleyebilirz.
Eğer horlama, kan oksijen seviyesinin düşmesine sebep olacak kadar ileri
boyutlara varırsa, ki buna uyku apnesi deniyor, o zaman farklı rahatsızlıklara
yol açan tehlikeli boyutlara ulaşabilir.


Uyku apnesi nedir?


Uyku apnesi, uyku sırasında oluşan solunum duraklamalarıdır. Yalnız bu
hastalıkta sadece solunum durması değil, azalması (hipopne) de neden olabilir.
Uyku apnesi iki nedenle olabilir; santral ve obstrüktif.


Santral(merkezi) nedenlle oluştuğunda solunum çabası yoktur.Yani beyin
solunum kaslarını uyarmaz. Bu durum daha çok ilaç zehirlenmelerinde ve beyin
hasarlarında olur ve uyku apnesinde tek başına bir neden olması çok nadirdir.


Obstrüktif (engelleyici) apnede ise soluk alma sırasında üst hava yollarında
olan fiziksel bir engel vardır. Uyku apnesinin daha sık bir nedenidir. Bu
durumda beyin vücuda nefes alması için emir verir, diyafram ve diğer solunum
kasları bu emre cevap verir ama üst solunum yollarında bunu engelleyen bir
bariyer vardır. Ağzın içinde sadece dil yoktur. Küçük dil, yumuşak damağın
merkezinden aşağı doğru sarkan bir et parçası (uvula) vardır.


Bütün bu organların yerinde ve doğru olarak çalışmasını sağlayan, dilin ve
küçük dilin tabanına yerleşmiş olan yumuşak damağın kasları gevşer ve sarkarak
hava yolunu tıkar.


Bu durum, nefes almayı zorlaştırır ve solunumun gürültülü hale gelmesine
sebep olur.


Solunum periyodik olarak durduğu zaman, bu hali dışarıdan dinleyen birisi
horlamanın belirli aralıklarla kesildiğini duyar. Bu sırada kan oksijen seviyesi
düşer, karbondioksit seviyesi artar. Kandaki bu değişimler beyindeki merkezleri
uyararak uyanmayıı sağlar.


Uyku kesilince kişinin boyun kasları uyanıkken olduğu gibi normal kasılma
gösterir. Hava yolu açılır ve hasta tekrar uykuya geçer.


Bütün bunlar çok kısa sürelerde yaşanır. Öyle ki, bu uyanmaları hasta
sabahleyin hatırlamaz bile...


Bu nefes kesilme süresi bazen on saniye bazen de bir-iki dakika kadar
olabilir. Bu soluksuz duraklamalar gece boyunda tekrarlanır. Sabaha dek elli yüz
kez tekrar edenler bile vardır.


Uyku apnesini hazırlayıcı faktörler


Bu rahatsızlık özellikle metropollerde çok yaygınlaşmıştır. Bu rahatsızlıkta
kişinin fizyolojik yapısının önemi olmakla birlikte, vücuttaki bağışıklık
sisteminin bozulması, mide ilaçları, sinir ilaçları, ağrı kesiciler,
antibiyotikler, anksiyeteler yani iç daralması iç burulması, kimyasal maddeler,
hazır gıdalarda bulunan koruyucu maddeler vs de uyku apnesini hazırlayıcı
faktörlerdir.


Örneğin fazla kilolu olanlarda olduğu söylenir. Oysa aynı şekilde köylerde ve
kırsal alanlarda fazla kilolu olanlarda aynı rahatsızlığa rastlanmaz. Çünkü
beslenme tabiidir, çevre kirliliği yoktur.


Çevre kirliliği, hava kirliliği deyip geçmemek lazım. Bütün bunlar burunda
mukoza kalınlaşması meydana getiriyor. Farkında olmadan bir zaman sonra daralma
oluyor. Hava akımı devamlı dengeli gelmediği için mekanik bir durum meydana
geliyor. Kemikler eğriliyor. Yani oradaki fizyolojik mekanizma etkileniyor.


Vücuttaki diğer fiziki rahatsızlıklar vücudun dengesini bozmakta, beyne
oksijen akışını aksatmaktadır.


Bu deveran normal olmadığı zaman, vücut hücresinin mesaj alış verişi normalde
saniyede otuzbine yakın iken yirmi bine belki on bine düşüyor. O zaman ilgili
yerlere gerektiğinde yeteri kadar mesaj iletilemiyor.


Bu aksama solunum sisteminde gerçekleşiyorsa, adına solunum sisteminde
rahatsızlık diyoruz, başka bölgede etki ederse o bölgede rahatsızlık diyoruz.


İdeal solunum ve solunumu engelleyici faktörler


Burundan nefes almak, solunum için çok önemlidir. Hava burundan geçerken
vücut ısısına göre ısınır, süzülür, toksik maddelerden arınır. Gerektiği kadar
nemli olur.


Uyku apnesi rahatsızlığı olan birçok hastanın burnu tıkalı olduğu için
ağızdan nefes alırlar.


O zaman ağızda kuruma başlar. Bu olaya vücut tepki gösterir ve küçük dil ve
bademcikler daha da fazla büyür. Tabii burada dilin yapısı da önemli.


Dilin anatomik durumu pozisyonu, öne arkaya durumu çok önemlidir.


Toksik maddeler solunum kaslarının belirli şekilde belirli esneklikte
kasılmasını engeller. Hava soluk borusundan rahatça geçemez. Bu yavaşlama bütün
sistemi etkileyecek kadar önemlidir.


Solunumda yavaşlama veya duraksama olduğu zaman, beyne gerektiği kadar
oksijen gitmez. Bu ise beyinde tahribat riskini oluşturur.


Yine alerjik ya da gizli alerjik bünyelerde reaksiyon sebebiyle küçük dil on
santim kadar uzayabilir. Hatta öyle ki, nefes yolunu tamamıyla kapatabilir


Uyku apnesinin belirtileri nelerdir?



  • Gürültülü horlama

  • Apne nöbetleri sırasında horlamanın duraklaması, geçici sessizlik
    dönemkleri

  • Uykuda aşırı terleme

  • Sabah dinlenmeden kalkma, gün içinde yorgunluk hali, uyuklama

  • Sabah baş ağrıları, ağız kuruluğu

  • Kişilik değişiklikleri, konsantrasyon eksikliği

  • Cinsel isteksizlik, yetersizlik


Uyku apnesi çocuklarda da görülebilir. Horlama, horlamayı takiben derin iç
çekmler görülebilir. Genelde boyun gergin, baş yukarı doğru yatar ve ağız açık
kalır. Gece kabuslar görebilir. Daha önceden tuvalet eğitimini almış bir çocuk
altını ıslatmaya başlayabilir. Sabah zor uyanır, ve gün içinde uykulu olur.
İlginç olarak bazı çocuklarda ise uyku apnesi hiperaktiviteye ve davranış
değişikliklerine neden olabilir. Uyku apnesi olan çocuklar gün içinde genelde
ağızdan solur.


Uyku apnesinin nedenleri nelerdir?


Uyku dinlenme anıdır. Nasıl hareket etmezken çalışan otomobil rölanti
halindeyse, insan vücudu da uykuda tıpkı bu halde olduğu gibi rölantiye geçer.
Uykuda iken, solunumda kullanılan kaslarımız da dahil, vücuttaki bütün kaslar
uyanık haldekinden daha fazla gevşer. Bu gevşeme kimilerinde çok daha fazla
olur. Öyle ki solunum tehlikeye girer. Soluk borusu kapanmaya yüz tutar.


Bir kısım insanda ise kaslar, uykuda normal bir dereceye kadar gevşer, fakat
boyun pasajı normalden daha dar olduğu için uykuda kapanma yine gerçekleşir.Bazı
vakalarda da problem beynin uyku da solunumu kontrol eden kısmındadır. Beyin,
solunumu kontrol eden kaslara gerekli emirleri göndermeyi unutuyor gibi gözükür.


Bu durum niye böyle oluyor denildiğinde, somut belirtileri temel alan
geleneksel tıp, kesin bir belirtisi yoktur der. Ancak bu durumu etkileyen birçok
faktör vardır. Kişinin çocukluğundan itibaren yaşadığı her hal bünyenin
geleceğini etkilemektedir.


Örneğin,



  • Bünyede olan gizli alerji,

  • Karaciğerdeki enzim salgılanma bozukluğu,

  • Kulaklardaki arızalar,

  • Kalın bağırsağın durumu, kabızlık, şişkinlik, gaz gibi şikayetler,

  • Burun kemiklerinde deviasyon yani eğrilik,

  • Burunda polip olması,

  • Fazla kilolu olmak,

  • Küçük dilin normalden uzun olması, çenenin dar ve küçük olması

  • Solunum yollarında yaşanan birtakım problemler,

  • Aşırı stres, ve yorgunluk

  • Sigara, alkol, anti-depresan türü sakinleştirici ilaç kullanımı,

  • Ses tellerinde farklı sebeplerden dolayı oluşan ödem,

  • Toksik maddeler,

  • Çevre kirliliği, egzos dumanları vs.

  • Boyun rahatsızlıkları sebebiyle beyne giden oksijen azlığı, gibi bir çok
    faktör daha vardır.


Bir hatırlatma


Uyku apnesi şikayeti olanlara bazen, derinlemesine bir araştırma yapmadan
deniliyor ki:

-Burunda deviasyon, yani kemik eğriliği var

-Burunda polip var

-Genizde et var

-Küçük dilin uzamışlığı var


-Ne yapacağız?

-Minik bir operasyonla (ameliyatla) hiçbir şey kalmayacak.


Hasta bu öneriyi kabul ediyor ve operasyon gerçekleşiyor. Sonuç?


Belirgin anatomik sebeplerden dolayı uyku apnesi sorunu olanlar büyük oranda
rahatlıyor. Ama bazı hastalarda daha karışık bir tablo oluyor ve ameliyatla
hiçbir şey değişmiyor. Yahut bir müddet rahatlama olsa da, çok geçmeden aynı
rahatsızlık tekrar ortaya çıkıyor?


Eğer minik ameliyatlarla bu konuda gerçekten % 100 başarı elde edilebilseydi,
sağlıkta gelişmiş Amerika gibi İngiltere gibi birçok ülkede, bu tür sorunlar
tamamen ortadan kalkmış olurdu.


Oysa dünyanın her yerinde uyku apnesi henüz kesin çözümü olmayan
rahatsızlıklar arasındadır.


Neden?


Çünkü anatomik yapısal bozukluk haricinde bu tür vakalar bazen sonuçtur.
Sebebini ortadan kaldırmadan sonuca nasıl çözüm bulunabilir ki?


Kişiden kişiye fark vardır...


Klinik tecrübelerimizde yüzlerce vakada şunu gördük;


Kişinin burnunda et olabilir, kemik eğriliği yani deviasyon olabilir, küçük
dil daha uzun olabilir. Ama kişinin diğer organları iyi olabilir. Sağlığı
yerinde olabilir. Örneğin kişi,



  • Sigara içmez, alkol kullanmaz.

  • Sindirim sistemi iyi çalışıyor ve kabızlık çekmiyordur.

  • Karaciğeri düzenli çalışıyordur.

  • Akşamları yemeklerini hafif yer.

  • Kendini fazla yormaz.

  • Tabi gıdalarla ekolojik beslenme sağlar


Bu kişide uyku apnesi rahatsızlığı gözükmez.


Bunun aksine, örneğin kişide;


Burunda kemik eğriliği yoktur. Damakta polip yoktur. Genizde et yoktur ama
uyku apnesinden şikayetçidir. Çünkü bu kişide boyun fıtığı, kabızlık,
hazımsızlık, kulakta uğultu, çınlama, yüksek tansiyon vs varsa hasta yine
horlama, ve uyku apnesi söz konusu olabilir.


Maraş Akupunktur olarak biz, herhangi bir sebepten dolayı bize gelen hastayı
tedaviye aldığımızda, hastamız ya da yakını bir zaman sonra şunu söylüyor:


-Doktor bey, eşimin horultusu azaldı, kesildi. Nefes alma esnasındaki
nefessizlik nöbetlerinde azalma oldu.


Uyku apnesine bağlı rahatsızlıklar...



  • Yüksek tansiyon:Uyku apnesi olan hastaların çoğunda yüksek tansiyon da
    var. Uyku apnesi yüksek tansiyon için tek başına bağımsız bir risk faktörüdür.

  • İnsülin direnci: Bu hastalar diyabet geliştirmeye daha yatkındırlar.

  • Felç ve kalp krizi oranları bu hastalarda daha yüksek

  • Pulmoner hipertansiyon: Bu hastalarda akciğer damarlarında da yüksek
    basınç olabilir.

  • Depresyon


Nasıl teşhis edilir?


Hastaya tüm gece uyku tetkiki yapılır. Bu tetkik sayesinde;



  • Beyne ulaşan mesaj dalgalarının durumu,

  • Dil, damak, göğüs, diyafram, boyun ve çevre kaslarındaki gerilim oranı,

  • Gözün hareketlerindeki değişiklik,

  • Uyanıkken yapılan solunuma göre uykudaki solunum hareketleri,

  • Kandaki oksijen düzeyi,

  • Horlama derecesi ölçülerek toplam verilere göre hastaya teşhis konur.


Tedavi


Sigara, içki, çeşitli uyku hapları ve sakinleştiriciler, kasların gevşemesini
artırır, hava yolunun daha da kapanmasına sebep olabilirler. Bunları bırakmak
kimi zaman yeterli olabilir. Ayrıca fazla kilosu olanların kilo vermesi de
etkili olacaktır.


Uyku apnesi olanlarda kullanılan standart tedavi CPAP'tır (continous positive
airway pressure). Bir maskeyle hastaya devamlı olarak basınçlı hava verilir. Bu
sayede havayolunun kapanmasını engeller. Etkin bir tedavi metodudur. Havayolunun
devamını sağlayarak uyku sırasında kan oksijenini normal seviylerde tutar.


Cerrahi tedaviler


Tedavide ilk seçim değildir. CPAP'ın başarısız olduğu durumlarda
kullanılabilir.


Ameliyatla üst hava yolunu tıkayan bariyerler alınabilir. Farklı tipleri
vardır ve yapılacak ameliyat hastaya özgüdür.


Akupunktur ve uyku apnesi tedavisi


Uyku apnesi tedavisinde de akupunktur, bilinen tedaviler arasında en etkili
olanıdır.


Çünkü; bir kez daha belirtelim ki, akupunktur vücudu bir bütün olarak tedavi
eder, yeniler



  • Vücuttaki bütün hücrelerde tamir bakım ve onarım faaliyetini başlatır.

  • Vücuttaki bağ dokularını kuvvetlendirir.

  • Vücuttaki kas dokularını kuvvetlendirir.

  • Kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasına sebep olur,

  • Vücuttaki ağrıların giderilmesinde oldukça etkilidir.

  • Sindirim sistemini düzenler.

  • Şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık gibi birçok rahatsızlığı ortadan
    kaldırır.

  • Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.

  • İmmün (bağışıklık) sistemini dengeler,

  • Uykusuzluk, sabah yorgunluğu, halsizlik gibi durumları ortadan kaldırır.

  • Strese karşı dayanıklılık kazandırır,

  • Bel ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi eder. Bu sayede beyne normal kan
    ve oksijen gitmesini sağlar.

  • Akciğerlerin daha iyi çalışmasını sağlar.

  • Kalp daha rahat çalışır, kanı daha iyi pompalar.

  • Damarların iç cidarlarındaki tahribatı ve pıhtılaşmayı azaltır.

  • Hastanın kolesterol seviyesini düşürür.

  • Vücudun enerji dağılım dengesini yerine getirir,

  • Ödem çözücü özelliğiyle damarlar ve sinirlere yapılan baskıyı önler.

  • Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikayet ortadan kalkmış olur.

  • Vücudu zindeleştirir, gençleştirir.

Etiketler: , , , , , , ,

<<
|

<0 Yorum

< < <

<

Yorum Gönder

Konu Hakkında Düşünceleriniz Neler?

Atom]/p> < <

<

Arayın

Coğrafya

Önceki Yazılar

<
<

<

<

<

<

Siteye yeni yazı eklendiğinde size haber vermemizi ister misiniz?

E-posta adresiniz:

Arşiv





<

İzleyiciler

güncel blog